Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Temmuz 2014 Çarşamba

TÜRK SİNEMASININ UNUTULMAZ SENARİSTİ AYŞE ŞASA ANISINA


AYŞE ŞASA VE AH GÜZEL İSTANBUL
Zeynep Gizem Emir


Ah Güzel İstanbul, 1966 yapımı Türk filmidir. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı filmin senaristleri Safa Önal ve Ayşe Şasa'dır. Başrolde Haşmet rolünü oynayan Türk sinemasının usta aktörü Sadri Alışık ve Ayşe karakterini canlandıran şımarık kızımız Ayla Algan var.

Ben de bu yazıyı daha yenice, geçtiğimiz ay kaybettiğimiz usta isim Ayşe Şasa anısına yazıyorum.

Bilmeyenler için Ayşe Şasa kimdir? Aşağıdaki linke tıklayınız.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ay%C5%9Fe_%C5%9Easa

Konuyla ilgili aylık sinema dergisi Altyazı'da Murat Tırpan Ayşe Şasa hakkında bir sinema yazısı ile karşımızda. Burada Ayşe Şasa'nın gençlik yıllarında kendisini yakın bulduğu fikir akımlarından da bahsediliyor. Ah Güzel İstanbul'un yönetmeni olan Atıf Yılmaz ile olan evlilikleri de yazımız dahilinde. Şimdi bir kez daha benim Ayşe Şasa hakkındaki görüşlerime gelelim.

Bana kalırsa Ayşe Şasa hayatının ilk yıllarından itibaren ailesi tarafından sevilmediğini düşünen ya da gerçekten de sevilmeyen biri olarak yaşadı. Annesinin oğlu olacağını düşündüğü ancak bir kız  çocuğu dünyaya getirişi Ayşe Hanım'ın ileriki yıllarda da yaşayacağı ailevi ayrımcılığın temeli olacaktı. O yıllarda Anadolu'da halen devam eden ve yersiz olan gelenekti kızı olan anne veya babanın üzülmesi. Ne yazık ki bu kültürü Türkiye'den silemedik. Babasını işe dindar bir yaşama sahip oluşuyla biliyoruz. Bir de bakıcısı var Ayşe'nin. Bakıcının çocuk ruhundan anlamadığı aşikar; çünkü defalarca kez Ayşe'yi odaya kilitlemiş, karanlık bir yerde bırakıp gitmiş vb. çocuk psikolojisini derinden yaralayan şeyler yapmış. İsmi birkaç kaynakta söylendiği üzere Scwester Katie. Ayşe Hanım'ın ilerleyen yıllarda dil öğrenmedeki tutkusunu bu bayan mı aşıladı bilinmez; eğer ki öyleyse bir nebze affettim onu. Yine de bir bakıcı olarak nitelendirmem asla. Neyse bu konuyu bir kenara bırakalım Ayşe okula başlıyor. Burada da ayrımcılık, ötekileştirme, dışlama peşini bırakmıyor Ayşemizin. Okulda "Aptal Ayşe" lakabı takılıyor. Buradan mezun olunca eğitimine Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde devam ediyor. Oldukça da başarılı bu okulda. Bu okulda nihilizme yöneliyor. Babası dindar bu arada unutmayalım. Bir müddet sonra depresyon atakları geçirmeye başlayan Ayşe psikatriste götürülüyor. Hasta iken evleniyor boşanıyor. İkinci evliliğini Atıf Yılmaz ile yapıyor. Bu sırada birkaç senaryo yazıyor. Çok geçmeden babası hasta oluyor ve hastalığının başlangıçından 3 yıl sonra vefat ediyor. Tam da Ayşe Hanım mutlu, psikolojisi düzeliyor derken babasının ölümüyle şaşkınlaşan Ayşe hayatını tekrar donuk, durgun ve pasif Ayşe olarak kaldığı yerden devam ettiriyor. Bu psikolojik bunalım onun kimi zaman halüsinasyonlar görmesine yol açacak kadar tehlikeli. Babasının ölümünden sonra İslami çevreye yakınlaşıyor. Kendini vicdanen rahatlatmak istiyor bana kalırsa; çünkü babasının da kızına olan ilgisizliğini ona söylediğini biliyoruz. Bu baba kız arasında daha önce hiç gerçekleşmemiş samimi bir duygusal bağa dönüşüyor. Böyle bir ortamda bir gün İsmet Özel'in bir kitabını ediniyor ve çok etkileniyor. Ardından Ayşe Hanım'ın kapandığını görüyoruz. Tek kitap okuyarak kapanan Ayşe Hanım. Kulağa ilginç geliyor. Kim bilir belki İsmet Özel'in kitabında etkilendiği şey her neyse bu görüşe karşıt bir kitap okusaydı belki de merhum babasıyla olan o duygusal bağı koparmış olacaktı. Bunu bir kenara bırakıyoruz. Ayşe Şasa bir kitabında seyyar helvacıdan bahsediyor. İlerleyen zamanlarda bu seyyar helvacının kendine edindiği mürşid olduğunu görüyoruz. Ayşe Hanım'ın gençliğinde kendini Nihilist ve Marksist olarak değerlendirmesine rağmen ilerleyen yıllarda babası gibi İslami ölçütleri hayatına harmanlayan bir kadın oluverip çıkması bu şekilde gerçekleşiyor.

AH GÜZEL İSTANBUL (1966)

Toplumsal gerçekçi film örneği. Melodram hakim. Haşmet Bey Osmanlı kültürünün simgesi bu filmde. "Biz farklıyız; şiirimiz, müziğimiz çağdaşlarından da çağdışı zamanlardaki müziklerden de apayrı" imajı verilmiş. Ulusal sinema tartışması konusunda da yer edinmiş bir film zaten. Ayşe'yi oynayan Ayla Algan ile dönemin kadına bakış açısı hakkında görüş sahibi oluyoruz. Filmde kadınlar hep yola getirilen, erkeğin sözünü dinlemesi gereken karakterler olarak yansıtılmış. Batı özentisi kadın sevilmiyor. Filmde "Nerde o eski İstanbul" repliğini duyuyoruz. Oysa film 1966 yapımı. Yani buradan anlayacağınız bu replik hiç değişmiyor. Kim bilir Bizanslılar da böyle diyordur vaktin birinde. Sadri Alışık'a gelecek olursak, o filmin başındna beri adeta abi, baba, amca. Korumacılığın vücuda dökülmüş hali. Filmin başında bir kahvehanede biz onunla aynı masada oturan arkadaşı gibiyiz. Sohbet ediyor adeta. Hele ki ağzından düşürmediği sigarası yok mu. Hayret ediyorum doğrusu bir sigara konuşan bir insanın ağzında bu denli mi sıkı durur. Son olarak filmimizin klasik filmden çıkıp sanat filmine katkı sağladığını söyleyebilirim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder