Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Mayıs 2014 Pazar

Alexia hastalarına armağanımdır

BİR ADAM , BİR DİL , BİR KAYIP
 Uyandım… Hiç alışık olmadığım bir baş ağrısı uykumu bölmüş , yarın yetişmem gereken iş görüşmesi için gerginliğimi bir kat daha arttırmıştı. Yüzüme su çalmam acımı bir nebze hafifletebilir diye düşündüm ancak yatağımın sıcaklığına da alışmıştım.Cayır cayır yanan yüzümü miskin bir kedi edasıyla yorganımın soğuk kısmına sürmekle meşguldüm. Neden sonra doğruldum , karanlığa alışmış olan gözlerimi bir müddet yorganımın desenlerini seçmeye çalışarak netleştirebildim. Ardından baş ağrımı dindirmek pahasına sıcak yatağımdan ayrıldım. Ne zaman ehemmiyetli bir işim olsun başım ağrımadan durmazdı.Belki de gerginliğimin vücudumla girdiği muharebede küçük bedenimin benden aldığı intikam bu dayanılmaz acıları yaşatan ağrılarımdı. Nasıl da buz kesmiş ev. Anneme hak verdim bu kez. Halsizliğim soğuktan olsa gerek. Gecenin soğuğu , banyo fayanslarının bembeyaz rengine , suyun sesine de karışınca içimi bir ürperme aldı. Yıkandım. Yüzümü kurularken aynada kendimi inceledim. Ateşin yüzüme yaydığı kızarıklık çenemin altındaki kısa sakalları belirgin hale getirmişti. Uykum kaçmış nasılsa , tıraş bıçağımı soğuk suyun altına tuttum. O vakit rafta duran diş macunu tüpü dikkatimi çekti. Nesneyi görüyordum ancak dikkatimi odaklamamıştım. Kafamı çevirdim.Bir de ne göreyim. Tüpün üstündeki yazılar yoktu. Yok olmuştu. Şaşkına döndüm. Öyle ki ne yapacağımı bilemediğim için başka bir şeye bakmayı bile akıl edememiştim. Uyanık olduğumdan emin olduktan hemen sonra yüzümle uğraşmayı bırakıp çekmeceleri karıştırdım. Üzerinde yazı olduğuna emin olduğum her bir eşyamı elden geçirdim. Şampuanım , losyonlarım , parfümlerim ve hatta havlularımın etiketlerine kadar her şey sadece renk , doku ve kokuya sahipti. Tanrım , aklımı kaybediyor olmalıydım. O kadar dehşete düşmüştüm ki başımı musluğun altına sokup dakikalarca soğuk suya maruz kaldım. Sonrasında bir havlu kapıp odama yöneldim. Garip bir hisle lamba anahtarına dokundum. Korku tüm bedenimi içine alıyor beni kendi girdabında boğmaya çalışıyor , nefesimi kesiyordu. Saatin kaç olduğunu merak ettim. Ne var ki harfler gibi sayıların da yok olduğu gerçeğini gözden kaçırmıştım. Bu vakitte kimseyi uyandırıp telaşlandıramazdım ; ancak geceyi bu gerçekle geçirmeye niyetim yoktu. Gerçi kim inanır ki böyle bir şeye. Alay edilmekten daha da kötüsü dışlanmaktan çekinmiştim. Sonunda annemi aramaya karar verdim. İyi ki kartvizine fotoğraf eklemişim. Görselleri takip ederek zor da olsa işin içinden çıktım. Annemin hoşlanmadığı az şey vardır ancak bunlardan birinin uyandırılmak olduğunu söylemeliyim. Bu nedenle bir yandan ne olduğu anlamaya çalışırken bir yandan da saatin kaç olduğunu bile bilmediğim bu gece yarısı uykusunu böleceğim için dileyeceğim özrü , yapacağım konuşmayı düşünüyordum. Telefonu her çaldırışımda açacağına dair ümidim artıyor , kalbimin atışı kulaklarımı tıkıyordu. Ne yazık ki bütün ümidim boşa çıktı. Üstelik gözümün karardığını hissediyordum. Sanki lambanın ışığı da benim yitip gitmiş ümitlerim gibi yavaşça sönüyordu.
   Uyandım… Hiç alışık olmadığım bir baş ağrısı uykumu bölmüştü. Penceremden sızan güneş ışığı odamdan uçuşan tozlarla dans ediyordu. Lambayı açık unutmuşum. Belli ki uyuyakalmıştım. Bir süre öylece havada dağılan tozları izledim. Ardından iş görüşmem için hazırlanacaktım. Yatağımın yanındaki çekmeceye uzandım. Kol saatimi buldum ve o an sayılarını okuyamadığım kol saatim bana geceyi hatırlattı. Titredim. Baştan ayağa titriyordum. Telefonuma sarıldım yeniden. Annemin resmi arka plandaydı. Beni aramış. Telaşlı sesindeki merakı hissedebiliyordum. Gece 03.00 sence de arama yapmak için biraz geç değil mi dediğinde yaşadığım bu kötü olayın ne zaman gerçekleştiği hakkında da bilgi sahibi olmuştum. Nereden başlayacağımı bilemeden her şeyi anlattım. Olay sıralamasını yapamıyordum. Yaşadıklarımı bir an önce anlatıp kurtulmak istiyordum herhalde. Annemin verdiği ilk tepki kahkahalara kapılmak olmuştu. Sonradan öğrendim ki şaka yaptığımı düşünmüş. Eve gelmesini rica ettiğimde kabul etti. Telefonu kapatana kadar gülüşünden başka bir şey işitmedim. Eve geldiğinde “Hadi bakalım , sürpriz nerede” dedi. Anlaşılan onu eve çağırmamın nedeni sürpriz sanıyordu. Gerçeği anlaması uzun sürse de sürpriz yapmayacağımı anladığında yüzündeki ifadeye duygu yükleyemedim. Donuk suratında kenarları çizgi çizgi olmuş dudağından “Hastaneye gidiyoruz.”dediğini duydum. Kısa süre sonra hastanedeydik. Annem yaşlı bir beyefendiyle durumum hakkında konuşurken adamın boş bakışlarını görüyordum. Bir daha asla eskisi gibi olmayacağım endişesini taşıyorken kendimi insanlara inandıramamam içimi kemiriyordu. İkna ettiğim kişinin peşini bırakmıyor odadan odaya koşuyordum. Bu koşu bir yılı aşkın bir süre boyunca sürdü. Artık hayatımın değiştiğine , sayılı tutkularımdan olan okumanın ve sıkılınca bir şeyler karalamayabilme yeteneğimin beni terk etmek zorunda olduğuna kanaat getirmiştim. Bu yazı bugün benim dilimden annem tarafınca kaleme alınıyor ve artık asla eskiye dönülemeyecek de olsa hayat devam ediyor.


(Yukarıda okuduğunuz “Bir Adam , Bir Dil , Bir Kayıp”isimli öyküm tamamen hayal ürünüdür.Hiçbir yaşam öyküsünden alıntı yapılmamıştır.)

                                                                                                                                                     Yazan : Zeynep Gizem Emir

EDUCATION AT HOME-ESSAY



HOME SCHOOLING IS AN ALTERNATIVE OPTION FOR EDUCATION

The question whether home schooling can be an alternative choice for education or not has been preoccupying the experts for some time. Today learning at home is increasing its popularity at a remarkable high rate. Considering that the percent of home schooled students just in the USA have increased from 1.7 to 2.2 between 1999 and 2003 (Lawrence, 2007), one can imply that there was some demand for education away from classroom even in the past years. Also, as Joseph Murphy, a professor at Vanderbilt University, explains in his book “Home Schooling in America” that the number of homeschooled children nowadays has augmented exactly 200 times when it is compared to 1970s (2012, para. 2). Providing several benefits, home schooling is not only bears better learning, but also allows what the student want to do. Thus, home schooling is clearly beneficial for the education owing to its unique features.

Some may argue that home schooling is detrimental. It is the thesis of these supporters that home schooling affects the pupils’ socializing with his/her environment negatively. They believe that home schooling leads a child not to find a friend. However, this idea cannot go further being an immature claim because this is just an idea from a narrow point of view. In fact, homeschooling allows the students socialize in a more healthy way rather than public schools in which bullying is very common. A 14-years old boy Jacob Barnett is an autistic child who was taken out of education system to be homeschooled instead. He is the one for whom doctors say that he could not even lace up his shoes, but he is mastering in physics now. Additionally, he is assertive enough to give speech in TEDx talk, and has many friends, as well. This example unveils that home schooling does not affect a child’s social skills negatively. Also, homeschooling does not necessarily mean that there is no social activity for children. Linda Dobson in her book “The Homeschooling: Book Of Answers”  states that homeschoolers have an opportunity to have a lot of activities such as field trip, clubs, activities, and sports (Dobson, 2002). Proponents of public schools may also assert that home schooling requires less disipline and flexible curriculum. This position goes on to say that home schooling results in motivation problems for a child. In addition to that, it is supported that the child does not feel sufficient pressure to trigger him/her to do his/her homework. However, serious doubts can be raised against this. For example, they say that homeschooling is more motivative because it helps students focus on only their interests. They continue to their criticism by stating that homework does not necessarily mean that the student get assignment; a work at garden can be homework for plants unit in biology discipline. According to research results, home schooling is considered as something in a positive association with subsequent institutional engagement to higher education relations (Saunder, 2010). Eventually, when these motivating side of home schooling is ignored, it is easy to view home schooling as a weak alternative for education. However, home schooling has some distinct advantages that are unique to it. The conclusion that one needs to come is that home schooling is beneficial for the education owing to its unique features.

It is clear that home schooling is an alternative option for education; first of all, it provides better learning techniques such as tutoring and Charlotte Mason method. Home schoolers use a new vision of learning and teaching which is named as “tutoring”. It is generated from face to face education. Hence, it helps homeschoolers to comprehend the subject much more easily because the teacher just works with a target children rather than address to all children in classroom. Also, teacher-student relationship is not based on commanding-doing in this type of education. Because there is enough time to make practice on time together, the teacher does not need to command the student to do his exercises himself or herself as a homework. Thus, the tutoring method benefits the student because of its verbal communication advantages including body language, tone, modulation of voice which is necessary for transmiting great richness of information. The other method that is implemented for home schooling is Charlotte Mason method. This is a kind of method that contradicts text books that do not reflect personal idea, and supports that the books that are with real life experiences (Martin, para. 8). Also, it is believed to lead the students to learn how to communicate in a good manner. According to Susan Wise Bauer, Andreola’s words “Talking to little ones throughout the day helps them to think” could not be more plausible (as cited in Bauer, n.d., para. 34).  She continues to reflect Karen Andreola’s opinion by reporting that building a link between a child and parents via communicating is vital part of classical education; Andreola’s chapter on talking is great sketelon of the process in which a child acquire reasoning skills in conversation, and enrich vocabulary list (Bauer, n.d.). These two techniques in home schooling allow children to search information from more resources rather than depending on text books, and help them to express themselves clearly, thereby gaining  the student’s learning activities. Hence, homeschooling uses really good education methods to make education reach its best quality for homeschoolers.

Secondly, homeschooling helps the students shape their real character traits. It makes it by letting a student behave freely, and revealing his/her own character rather than behaving like somebody else. According to David E. Pratte, home schooled children learn and invent something on their own way. They do not imitate their peers’ behavior. Therefore, they behave independently from someone, which shapes their own identity (Pratte, n.d.). As for the students’ interests and hobbies, home schooling enables the students to discover their own interests. A reporter whose nickname Six Brown Chicks interview with Toni J. Spearman’s with her two homeschooled children. She thinks that home schooling is beneficial, and claims that “You are free to explore your child’s individual interests and tailor lessons accordingly” in her pros of education list (as cited in Six Brown Chicks, 2014, para. 6). In addition to that, it keeps the students away being affected by the environment’s negative opinions about his/her interest. Owing to these benefits that home schooling provides for children, it is easy to create a world in which people are satisfied with their own works because they could discover their character traits, and have decided to work on his/her interest accordingly.

Finally, home schooling strenghts family relationships because family can considerably be in contact with the child in teaching process. Mothers or fathers teach, and the more the number of  their roles increase, the more the area they share. Therefore, a child adopt his/her parents with their new roles, as well. It ties the child to the family much more. Apart from this, home schooling strenghts family relationships by affording an opportunity of much time with family. Some public schoolers leave for school even without tidying his/her bed. Also, some of them spend a great amount of time when they go to school on foot or by school service vehicle. According to the survey about time use on an average weekday full-time university and college students, a person spend approximately 1.5 hours for travelling per day. The figure is not fixed. When it is calculated, an average university or college student spends 10.5 hours just to go to school and turn back home per week (Thompson, 2012). However, home schoolers can have extra time for fulfilling his/her responsibilities with his/her family by not going to school. At this time, they make chore like digging, cooking, cleaning etc., which is useful for both family and them because they learn something more related to real life when they also help their family in daily house chores. Even the student’s digging with his/her mother or father both ties him/her to his/her family because of performing something together and becomes a good spare time activity.

All things considered, oppositions to home schooling are nothing but unnecessary objections. With its excellent learning techniques like tutoring and Charlotte Mason method, effect on making a child recognize himself/herself, and letting children spend his/her time much more efficiently, it is literally preferable training method. John Taylor Gatto remarks that students are forced to sit in restrain with their peers from nearly the same social status by allowing others formalize their life (Field, 2013). He refers to public school students, and clearly gives the educational message about our education system. Therefore, he reminds us to think about home schooling again, and make some necessary recovery for education before it is too late.


Zeynep Gizem Emir

For the ones who need sources;


REFERENCES

Bauer, S.W. (n.d.). Charlotte Mason and Classical Education. Retrieved May 17, 2014, from   
     http://www.welltrainedmind.com/charlotte-mason-education/#Andreola

Chicks, S. B. (2014, February 12). Education: 12 Benefits of Home-Schooling. Retrieved
     benefits-of-home-schooling/

Dobson, L. (2002). How can my children meet other children and find friends if they don’t go
     to school?, The Homeschooling: Book of Answers. New York: Three Rivers Press.

Field, E. (2013, November 15). John Taylor Gatto in 10 Great Quotes. Retrieved May 17,

Keep it in the family: Home schooling is growing ever faster. (2012). Retrieved May 9, 2014,
     ever-faster-keep-it-family

Lawrence, F. M., (Ed.). (2007). Home Schooling: Status and Bibliography. New York: Nova
     Science Publishers, Inc.

Martin, J. (2010, March 19). 7 Characteristics of a Charlotte Mason Education. Retrieved
     education/

Pratte, D. E. (n.d.). Advanteges of Home Schooling. Retrieved May 9, 2014, from 

Saunders, M. K. (2010).  Journal of College Student Retention: Research, Theory and Practice
     [Abstract] Previously Homeschooled College Freshmen: Their First Year Experiences and
     Persistence Rates. 11(1), 77-100

Thompson, D. (2012, June 25). Your Day in a Chart: 10 Cool Facts About How Americans Spend Our      Time. Retrieved May 17, 2014, from  http://www.theatlantic.com/business/archive/2012/06/your-day-in-a- chart-10-cool-facts-  about-how-americans-spend-our-time/258967/

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Bir Pazar Günü


Bir Pazar Günü

Çilek mevsimiydi...Pazar arabalarımızı süsleyen, sarışın küçük bir kızı dudaklarından çenesinin bitimine kadar kırmızıya boyayan, eve getirilip de reçel yapıldığında sarhoş edici tatlı kokusuyla mutfaktan başlayıp evin her köşesini hakimiyeti altına alan doyamadığımız o güzel meyvenin tabaklarımızdaki yerini aldığı ılık mevsim…

     Annemle  pazardan dönüyorduk. Ezilmesin diye pazar arabasının en üstüne çilekleri koyardı hep. Arkasına bakmadan çektiği pazar arabasının içindeki çilek poşedinden birer ikişer cebime koyduğum çilekleri annem bana bakmadığında ağzıma atıyordum. Gizlice yiyorum ya çileğin o kadifemsi dokusu daha bir belirginleşiyor. Neden sonra bir gürültü duyuyoruz, pazar arabamızın tekerleğinden çıkan gıcırtı kesiliyor veya gürültüye karışıyor. Bilmiyorum. Gürültüden saniyeler sonra toz bulutu içinde kalmamızla birlikte annemin elimden tutup hızlıca koşmaya başlaması bir oluyor. Ama çileklerimiz, onlar arkada kaldı diyemeden koşuyorum. Neden koşuyoruz, nereye gidiyoruz hiç bilmiyorum. Annem de bilmiyor olmalı. Böyle uzun süre koştuk. Civardaki mağazaların kepenkleri kapalıydı. Etrafta tek tük insan var, onlar da bizimle birlikte koşmuş olanlar. O sırada sığınmak için bir yer aradığımız anlıyorum. Apartmanların kapısını zorluyoruz. Nafile… Her biri 21.yüzyılın şeytanı olan insanlığın kötülüklerine, hırsızlıklara karşı korunmak için sağlam kilit sistemleriyle donatılmış. Zaten annem kapıları açmaya çalışırken bizi hırsız zannetmelerinden de korkuyorum. En sonunda sığınabileceğimiz bir bina bulup yirmi otuz kişi olarak içeri giriyoruz. Girdiğimiz apartman semtin en harabe apartmanı. O yüzden kapısında ne kilit ne de bir korunak var. Bırakın korunağı kapı kısmen kırılmış. Kırık yerden gelen ılık rüzgar bacağımı gıdıklıyor. 1 saat kadar içeride bekledik. Kimsenin ziline basıp bizi içeri alır mısınız demedik. Aslında diyemedik; çünkü bu tehlikeli olabilirdi. Annemle bir kadının konuşmasından anladığım kadarıyla insanlar bu vakitlerde başkalarını evlerine alıp düşmanca davranabilirlermiş. Tam bu sırada yaşlı bir adam öfkeyle bağırdı. Söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım; ama bir cümlesi çok komikti. Gülmemek için kendimi zor tuttum. Her şey güllük gülistanlıkmış da insanlar sonradan bozulmuş. Adamın bağırışları apartmanda yankılandı. Aniden bir kapının açılmasıyla hepimiz korktuk. Üst kattan biri rahatsız olmuştu sanırım. Kapı hafifçe gıcırdadı. Ayak sesleri yaklaştıkça her birimiz az önce bağıranın kim olduğunu belli etmek istermişçesine yaşlı adamın yüzüne odaklanmıştık. Ses yaklaşınca gözlerimizi yaşlı adamdan ayırdık. Gelenin kim olduğuna dair taşıdığımız merak yaşlı adamı cezalandırma duygumuzdan daha ağırdı. İlk önce ayaklarını gördük gelenin. Ayaklarında kenarları yırtılmış bir spor ayakkabısı vardı. O merdivenleri indikçe çocuk olduğunu anladık. Annem babam rahatsız oluyor demek için geldiğine emindim. Hiç seslenmeden aramızdan geçti, apartman kapısını açtı. Hepimiz şaşkındık. Bir çocuğun sokak savaş alanıyken evinden çıkmasına anlam verememiştik. Apartman kapısının dışında bir süre bekledi. Zannediyorum ki kararsızdı. Cesaretini topladı ve hızlıca yürümeye başladı. Onu gaz bulutu içinde kaybedene dek izledim. Bu sırada bizimkiler kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Kimisi çocuğu durdurmalıydık derken kimisi “ee bunun annesi babası yok mu ne diye çıktı böyle ortamda dışarı”,dedi. Bekledikçe bekliyorduk. Sanırım bir saat olmuştu. İçinde bulunduğum grup konuştukça geriliyordum. Birisi çıkıp bizi apartmanından kovabilirdi. Apartmandan çıkmak zorunda kalırsak tozun içinde nefes almamız imkansız olurdu ki zaten kapının kırık kısmından giren toz bile içeride nefes almamızı güçleştiriyordu. Ben bunları düşünüp şu insanlar biraz sessiz olsalar keşke diye içimden geçirirken dairelerden birinin kapısının hızla kapandığını duydum. İşte bu sefer kovulacaktık. Kesindi. Bekledik. Aşağıya aksayarak yürüyen orta yaşlı bir kadın indi. O da yüzümüze bile bakmadan kendisini birden sokağa attı. Sokak şimdi biraz daha iyiydi. Gaz bulutu dağılıyor, gürültüler kesiliyordu. Kadından yaklaşık yarım saat sonra biz de dışarı çıktık. Bir grup insan yakınlarını arayıp bulunduğumuz sokağı tarif ediyordu. Oysa bizi alacak kimse yoktu. Tam 3 yıldır annemle yaşıyorduk. Babamı 3 yıl önce bir trafik kazasında kaybetmiştik. Annem çok cesurdu yine de böyle vakitlerde babamın yokluğunu daha iyi anlıyorduk. Biraz yürüdük. Sanki iki saat boyunca yaşadıklarımız hayalmiş gibi bir izlenime kapıldım. Gaz bulutu yok olmuştu. Şimdi boğazım hafiten yanıyordu. Sonunda evimize vardık. Akşam ne olduğunu anlamış gibiydim. Hayatımda ilk defa deprem gibi bir şey yaşamıştım. Yaşadığım şeyi uzunca bir süre deprem olarak tanımladım. Oysa bu şeyin deprem olmadığını herkes biliyordu. Yıkılan bir bina olsa bu kadar üzülmeyecektim. Çilek poşedinden iki üç çilek daha alabilseydim keşke. Neyse ziyanı yok. Çok sonra anladım ki o gün imkansızlık duygusunu tadan ben ve iki saat boyunca 10metrekarelik alanı paylaştığım yirmi kişi değildi. Kaybettiklerimiz gaz bulutunun arkasındaydı ve ben o bulutun önündeki şanslıydım. Çalınan şeyin çileklerimden çok daha önemli bir şey olduğunu biliyordum. Çocuğu gördüğüm gün de çok şişman değildi. Çelimsiz, sıska bir şeydi. O günden sonra her gece onu niçin durdurmadığımı sordum kendime. Benimle yaşıtmış. Cebimdeki çileği versem durur muydu? Suçun failiydim. Keşke adını hiç duymamış çocuk gülüşlü fotoğraflardan yüzünü tanımasaydık. Günler sonra annen olduğunu televizyondan öğrendiğimiz kadının gözyaşlarına tanık olmasaydık mesela. Ne yazık ki gördük. Güle güle arkadaşım... Aslında o gün hiç birimize dokunmadan geçip gitmiştin. Apartman kapısından çıkarken biraz tereddüt etmiş olsan da hiçbirimizden yardım istemedin. Sessizce sıyrıldın aramızdan. O gün dokunmadın belki bize; ama bugün onca insanda derin yaralar açtın. Sessizce dokundun bize.
Zeynep Gizem